top of page
  • Yazarın fotoğrafıFirdevs Demirel

DOĞAL ÇEVRE VE İNSAN İLİŞKİLERİ


Doğal çevre nedir? Çevre sorunları nelerdir? Çevre ve insan ilişkileri nedir? Çevre ve insan ilişkileri nasıl olmalıdır? Çevre sorunlarında dikkat edilmesi gerekenler? İnsanın çevreyle ilişkisi nasıldır? Hepsi yeni yazımızda!


Doğal çevre; insanların, hayvanların, bitkilerin ve diğer var olan bütün canlıların içinde yaşadığı ve yaşam boyunca etkileşim içinde bulunduğu bir ortak yaşam alanıdır. Bu yaşam alanı sadece ekolojik anlamda bir yaşam alanı değil, aynı zamanda biyolojik, kültürel, sosyal ve fiziki bir yaşam alanıdır. İnsanın çevreyle etkileşimini incelediğimizde doğal çevre üzerindeki etkilerinin büyük çaplı olduğunu görüyoruz. Daha önceleri köy yerleşkelerinde yaşayan insan daha sonra kentlerin oluşumuyla büyük ve toplumsal hareketlilikle gidilen kentlerde doğal çevrenin değişmesine ve dönüşmesine yol açtı. Bu değişim insanın ekonomik anlamda gelişimini sağlarken doğal çevreyi alıp başka bir yere götürdü. Kurulan fabrikalar, büyük göç hareketleri, üretimde sanayileşme ile birlikte insanı çevreyle ilişkisinde bazı değişken noktaların olduğunu görüyoruz. Bu noktaların ilki şüphesiz fabrikaların kurulmasıyla başlayan geniş bir çevre kirliliğidir. Bu kirlilik bir zaman sonra fark edilse de günümüzde hala bazı sorumsuzluklarla devam edildiğini görmekteyiz. Fabrika ve şehirleşmeyle beraber artan nüfus yeni yerleşim yerlerinin açılmasını da beraberinde getirince ormanlar yeni yerleşim yeri olarak açıldı. Bu da doğal çevrenin dengesinin şaşmasına neden oldu. Bunlar belki bir anlamda zorunlu değişkenler olarak görülebilir. Ama insanın elinin değdiği bugünkü doğal çevre bazı durumların isteyerek olduğunu bize söylüyor. Bunların başında gelen piknik yerlerinin kirliliği, fabrika bacalarına takılmayan filtreler, aşırı artan plastik kullanımı gibi pek çok noktada insanın elinde olduğu halde yapmadığı şeyler olarak görmekteyiz. Hatta var olan doğal kaynakların kullanımında bile yaptığımız israf ve bilinçsizlik birkaç yüz yıl sonra belki de bizden sonraki nesillere bırakamayacağımız bir çevreyi beraberinde getirecek. Yediğimiz yiyeceklerin bile bu olumsuz değişimle yeterince organik olmadığını ve bazı yiyeceklerin tamamen geninin değişmesine şahit olmaktayız. Bu da insan ihtiyacı olan beslenmenin işlevinin yetersizliğine yol açmaktadır.

Doğal Çevrenin Dönüşümü: Kentleşme

Kentleşme; küresel ekonomi için oldukça önemlidir. Şehirlere yapılan uluslararası göçler Avrupa ülkelerinin kendi aralarında da yaşandı. Birçok ırgat ve köylü, taşradaki fırsatların azlığı ve şehirlerin ‘’taşı toprağı altın’’ olduğu; iş, sağlık ve geniş yelpazede mal ve hizmet bolluğu yolundaki söylentilerin çekiciliğine ve avantajların büyümesine kapılarak şehirlere göç ettiler. Dahası, şehirler yeni kent alanı yaratarak sanayi ve yatırım merkezleri haline geldiler. Günümüz dünyasındaki güç ekonomiden geçtiği için ve bu ekonomik faaliyetlerde şehirlerde gerçekleştiği için kentleşme gelişen her ülke için önemli oldu. Sadece güç anlamında değil sürekli üretim ve sınırsız istekte ekonomik büyümeyi, ekonomik büyümede kentleşmeyi beraberinde getirdi. Bu büyüme doğal çevrenin dönüşümünü doğurdu. Ekosistem içerisinde düşünen ve üreten canlı olan insan, doğayı da istediği şekle getirmeye başlayınca işte ekosistemdeki dönüşümler başladı. Küresel ısınmanın oluşumu, buzulların erimesi, aniden başlayan orman yangınlarını beraberinde getirdi. Ve maalesef bütün bunların çoğu insanın sorumsuzca davranışı yüzünden gerçekleşti. Kentleşme her anlamda kötülük getirmedi tabi ki eğitim şartları, sağlık hizmetleri açısından gelişme gösterse de özellikle bilinçsizce kentleşme çevrenin döngüsünü bozdu. Atıkların denizlere dökülmesi, bilinçsizce avlanma ve sorumsuz yetişen nesillerle beraber ekosistem döngüsü gittikçe bozuldu ve bozulmaya devam ediyor. İnsan kentleşirken hatta kentleşmeyle beraber büyürken gelişirken nasıl olurda yaşadığı çevreyi kendinden ayrı tutar? İşte bütün sorun burada başlıyor. İnsan doğada kendine yetecek kadar yer açıp doğaya saygı duymayı başarabilseydi belki de bugün hastalıkla ya da aldığı kalitesiz nefesi sorgulamak yerine daha sağlıklı bir ortamda geleceğe bırakacağımız güzel doğayla ilgili konuşabilirdik. Bu yüzden kentleşmenin olumlu yanlarını görmek günümüzde zorlaşıyor.

Günümüz toplumuna bakıldığı zaman bu hem sosyolojik açıdan hem de insanlardaki psikoloji aslında bu durumları normalleştiriyor. Var olan hastalıklar, yayılan virüsler ve değişen iklim aslında doğanın bize verdiği bir mesaj. Gördüğümüz üzere çağdaş dünyanın karşı karşıya geldiği birçok tehdit var; çevreye salıverilen kirlilik ve atık ürünler ile yenilebilir kaynakların azalması. Bunlar büyük tehditler oluştururken insanların bu duruma bir çözüm getirmesi gerekmektedir. Doğayı kendinden ayrı bir meta olarak düşünen kişiler değil doğayı insanın bir parçası olarak gören; teknoloji ve dünya anlamında gelişirken bu anlamda da kendini yetiştiren kişilere ihtiyacımız var. İnsan ve çevreyi yan yana koyduğumuz şu dönemde insan için çokta olumlu cümleler sarf edemiyoruz maalesef ama tamamen olumsuzluk söz konusu değil tabi ki. Bununla ilgili yapılan bazı toplumsal hareketler (İklim Değişikliği için Sivil Diyalog, Düşük Karbon, Yeşil İklim ve Yeşil Ekonomi, İş Dünyası İçin Çevresel Ayak İzi …) geleceğe olan ümidimizi biraz da olsa canlı tutuyor. Bu ümidi koruyacak olan yine insanlardır.


Daha bilinçli ve sağlıkla nefes alacağımız bir çevre için güzel adımlar atalım. Herkesin attığı tek bir adım büyüyerek doğayla birlikte bize ve gelecek nesillerimize sağlam bir çevre bırakacak.



158 görüntüleme2 yorum
bottom of page