top of page
Yazarın fotoğrafıMizgin Daşkan

Engelleri Başarının Köprüsü Yapan 7 Başarılı Kadın

Türkiye’de ve hatta dünyada en büyük problemlerden birisi kadınların kendi hayatlarını tayin etme haklarının ellerinden alınıyor olması, elde etme sürecinde ise çeşitli engellere takılıyor olmalarıdır. Bu yazıda önlerine çıkan engellere rağmen başarı kapılarını açmayı başarmış yedi başarılı kadından bahsedeceğim. Kim bu başarılı kadınlar? Nasıl başarılı oldular? Birlikte bu kadınların kim olduklarını ve nasıl başarılı kadın ünvanını aldıklarını inceleyelim.



Betul Mardin


Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde listede Betul Mardin mutlaka olmalı demiştim kendime çünkü Tedx Talks konuşmasını dinlediğim andan beri benim gözümde kendisi başarılı, olmazları olduran güçlü bir kadın modeli. 1927’de köklerinin Osmanlı torunlarına dayandığı saygın bir ailenin ikinci kızı olarak gözlerini açtı dünyaya Mardin. Doğduğu andan itibaren engeller onun yol arkadaşı oldu. Hem büyük umutlarla erkek çocuk bekleyen bir ailede kız çocuk olarak doğmuş hem de dilsiz doğmuştu. Bu sebeple senelerce konuşamamış, 5 yaşında sonra konuşmaya başladığında ise önündeki engel mutasyona uğrayarak yepyeni bir engeli doğurmuştu : kekemelik.



Senelerce kekeme olduğu için hor görülen, dışlanan bir çocuk oldu, dadısı tarafından fiziksel şiddete maruz kaldı - ki bu şiddet beynindeki bir merkezde hasar bıraktığı için hala makine ve elektronik aletleri kullanamamakta- içine kapandı, yalnız bir çocuk oldu Mardin. Hayattaki bazı güçlüklerin bizleri yeniden doğurduğuna inanan bu güçlü kadın, bir piknikte kendisiyle alay eden çocuklardan kaçarak bir çınar ağacının dibine oturdu ve hayatının geri kalanında yolunu dirayetle çizmesini sağlayacak bir yemin etti : Bir daha kimse onunla dalga geçmeyecekti, o gün sondu !

Öyle de oldu, Mardin o günden sonra daha iyi konuşabilmek ve iyi iletişim kurabilmek için ağzına koyduğu taşlarla konuşma egzersizleri yapmaya başladı. Kendine verdiği sözü yerine getirerek hayatının geri kalanına kekeme olmadan devam etti.

Akabinde lise hayatında başarılı bir öğrenci olmasına rağmen babası eğitimini devam ettirmesine engel oldu. 1950 yılında evlendiği eşi ise çalışmasına izin vermeyince Mardin için kariyer kapıları bir kere daha kapandı fakat kendini eve kapatmak ve elini eteğini çalışma hayatından çekmek yerine evde İngilizce-Türkçe eğitimler vermeye başladı. 1952 yılında ilk eşinden ayrıldıktan sonra dil becerisi sayesinde bir tercüme dergisinde çalışmaya başlayınca yepyeni kariyer kapılarını aralamış oldu. Çalışma hayatını Yeni Sabah, Amerikan Haberler Merkezi ve TRT ile devam ettirdi. İş hayatındaki başarılı ve cesur tavırları sayesinde Uğur Dündar ile birlikte İngiltere’de gerçekleşen BBC eğitimine yollandı ve BBC Televizyon Kursu mezunu oldu.

Başarılar böyle ardı ardına gelirken, Mardin bir yandan da ailesini ve çocuklarını özlemeye başlayınca istifa ederek İstanbul’daki evine temelli geri dönüş yaptı. Bu geri dönüş aynı zamanda yeni bir iş kapısını da araladı. O süreçte Türkiye’de yepyeni bir terim olan ‘halkla ilişkiler uzmanı’ olma yolculuğu da böyle başladı. Akbank genel müdürü Ahmet Dallı ile birlikte giriştiği işi, sonrasında A&B adında bir halkla ilişkiler şirketi kurarak devam ettirdi. Bu ortaklık 1984’te sona erince Nilgün Pirinççioğlu, Cemal Noyan ve Canan Bengiserp ile birlikle Image adını verdikleri şirketi kurdu ve böylelikle halkla ilişkiler denince akla gelen ilk isim olacak kadar iyi işlere imza attı.



Malala Yousafzai


12 Temmuz 1997’de Pakistan'da dünyaya geldi Malala Yousafzai. Sanat ve eğitim ile iç içe olan bir ailenin çocuğuydu. Babası, 1996-2001 yılları arasında hükümette olan Taliban’ın kız çocuklarının eğitim hakkını gasp etmesini eleştirmekten hiç gocunmadı. Malala’da tıpkı babası gibi, kız çocuklarının gasp edilen eğitim hakkının tayin edilmesi için henüz 11 yaşındayken BBC’de rejim karşıtı yazılar yazmaya başladı. The New York Times için hazırlanan bir belgeselde kendisine de yer verildi. Peşi sıra Uluslararası Çocuk Barış Ödülüne aday gösterilince sesi daha gür, daha istekli çıkmaya başladı. Taliban rejimi bu durumdan rahatsızlık duymaya başlayınca Malala’nın infaz edilmesine karar verildi ve Malala, okul dönüşü yüzünde maskesi olan biri tarafından başından vuruldu. Hayatta olsa da durumu ciddi olduğundan Birleşik Krallık’taki bir hastaneye sevk edildi.







Bu infaz girişiminden sonra hem Pakistan’da hem de dünyanın çeşitli bölgelerinde eylemler düzenlendi. Aynı süreç içerisinde Pakistan’da milyonlarca insan kız çocuklarının eğitim hakkının geri verilmesi için imza topladı. Toplanılan imzalar sonucunda Pakistan’da ilk defa ücretsiz ve zorunlu eğitim kanunu meclisten geçti. Malala ise sağlığına kavuştuktan sonra eğitim aktivizmini bırakmadı ve kız çocuklarının hayatlarını dönüştürebilmek, onlara bir omuz olabilmek için Malala fonu oluşturdu. Nobel Barış Ödülü’ne layık görülünce, aldığı bir milyonluk ödülü de Pakistan’daki bir eğitim kuruma bağışladı.



Ümmiye Koçak


Bir gün, bir kadın eline Maksim Gorki’nin ‘Ana’ kitabını aldı, merakla sayfaları karıştırdı, kitabı okudu, özümsedi ve hayatı değişti… İşte böyle başladı Ümmiye Koçak’ın serüveni. Adana’da on çocuklu bir ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi. ‘ Kadın okumaz’ anlayışı sebebiyle ilkokuldan sonra ‘okul bünyesindeki’ eğitim hayatına devam edemedi. Gelin gittiği yerde kadınların yaşadığı sorunlar onu rahatsız etmeye başlayınca köye gelen tiyatro topluluğundan esinlenerek Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğunu kurdu. En başından beri hedefi olan kadın-erkek eşitliğini bu toplulukla birlikte köy hanesine aşılamayı başardı. Ümmiye Koçak, bununla da kalmayarak göz ardı edilen kadına şiddet konusunu sinemaya taşıyarak senaryosunu yazdığı Yün Bebek isimli filmini piyasaya sürdü.Galası 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapılan bu film, ona New York Avrasya Film Festivali’nde “Sinemada en iyi Avrasyalı Kadın Sanatçı” ödülünü kazandırdı.

Adana Uluslararası Tiyatro Festivali Ödülü, Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali Ödülü, Darüşşafaka Eğitim Kurumları Girişimcilik Ödülü, Bornova Uluslararası Kadın Sanatçılar Festivali Ödülü, Toros Koleji Eğitime Destek Ödülü, Sivil Toplum Örgütleri Kadında Şiddete Hayır Destekleme Ödülü gibi çeşitli ödüllere layık görüldü. Dünyaca ünlü futbolcu Ronaldo ile çektiği reklam filmiyle de adını dünya çapında duyurmayı bir kere daha başardı.



Liz Murray


Hayata bir sıfır geriden başlayan kadınlardan biri de Liz Murray. 23 Eylül 1980 yılında uyuşturucu bağımlısı bir ailenin ikinci kızları olarak dünyaya geldi. Annesi de babası da tedavi edilemeyecek düzeyde uyuşturucu bağımlısıydı. İkili, şiddetli geçimsizlik sebebiyle ayrılınca Liz babasıyla, ablası da annesiyle yaşamaya başladı. Annesi AIDS hastalığı yüzünden ölünce, ablası da babası ve Liz ile birlikte yaşamaya başladı. Fakat kazandığı her kuruşu madde kullanımı için harcayan babası, evlerini de bu uğurda gözden çıkarınca Liz ve ablası sokaklarda yaşamaya başladı. Ebeveyn koruması olmadan hayatını sürdürmeye çalışan Liz, New York Times gazetesinin başlattığı hikâye yarışmasına katılarak hayatının değişmesi için bir adım attı. Yarışma için kendi hayat hikâyesini yazan Liz, gazetenin verdiği 12 bin dolar değerindeki okul bursunu kazandı. Bu yarışma sayesinde Harvard'da eğitim görme şansı yakalayan Liz, şansı bir kere yakalayınca bir daha hiç bırakmadı. Şimdilerde Amerika’daki en popüler motivasyon konuşmacısı olarak bilinen Liz, 2011'de Alex Ödüllerine layık görüldü.





Rosa Parks


Elbette bu yazıda -özellikle son zamanlarda yaşanan siyahi ırkçılığı gündemdeyken- Rosa Parks olmazsa olmazdı. 4 Şubat 1913 yılında siyahilerin yoğun ırkçılığa maruz kaldığı Alabama eyaletinde doğdu. Öyle ki beyazlar ve siyahlar aynı otobüste bulunmalarına rağmen siyahlar ayrı kapıdan giriyor, kendilerine ayrılan küçük bir bölüme oturmak zorunda kalıyorlardı. Rosa, günün birinde kendisine ait bölümde oturmuş, birazdan tarihin gidişatını değiştirecek olaylardan habersiz bir şekilde yolculuk yapmaya hazırlanmıştı. Fakat beyazların arasında kendisine ait bir yer bulamayan beyaz bir kadının onu yerinden kaldırma isteğine boyun eğmeyince şoför de dahil olmak üzere arabanın içindeki beyazlar ona kalkması için baskı yapmaya başladı. Rosa, kalkmadı. Kalmadığı için tutuklanarak hapse gönderildi.




Bu küçük görünen hareket, milyonlarca insana cesaret verdi ve bütün siyahiler, mahkeme bu uygulamayı kaldırana dek otobüse binmeyi reddetti. Bir yılı aşkın süren protestoyu siyahiler kazandı ve Rosa serbest bırakıldı. Eş zamanlı olarak Alabama valisi, siyahilerin üniversiteye girişinin yasaklanması için kolları sıvayınca Rosa Parks ve Martin L. King önderliğinde protestolar başladı. Rosa Parks ve destekçilerinin direnişi sayesinde bu devrim hareketi başarıya ulaştı. Rosa 1999 yılında Time dergisi tarafından 20. yüzyılın insan hakları savunucusu olarak seçildi, 1996 yılında Başkanlık Hürriyet madalyasına sahip oldu. 1999 yılında da Bill Clinton’a ait olan altın madalyaya layık görüldü.



Sümeyye Boyacı


Bazı engeller, yolumuzu bulmamız için doğduğumuz andan beri hep bizimledir. Onları engel olmaktan çıkartan ise emeğimiz ve cesaretimizdir. Sümeyye Boyacı için de bu durum geçerli. 5 Şubat 2003’te iki kolu olmadan ve kalça kemiğinde oluşan çıkıkla doğdu. Eğitim hayatını bu sebeple özel bir okulda sürdü. Kolları olmadığı için ayaklarıyla yazı yazmayı öğrenen Sümeyye kendini daha çok geliştirerek henüz dört yaşındayken ayaklarıyla resim yapmaya başladı. Yaptığı resimler çeşitli sergilere gönderildi, hata resimlerinden biri dönemin cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’e hediye edildi. Dünyaca ünlü rus yazar Alexander Puşkin’in ‘Altın Balık’ kitabının Türkçe versiyonunda da yine Sümeyye’nin çizimleri vardı.



Yalnızca sanatla değil, sporla da ilgiliydi Sümeyye Boyacı. Brezilya’da gerçekleşen Açık Yüzme Dünya Şampiyonası’na katılarak dünya şampiyonu olmayı başardı. Brezilya'da gerçekleşen bir sırt üstü yüzme yarışmasında da dünya birincisi olan Sümeyye, elli metrelik kelebek stilinde üçüncü olarak bronz madalyanın sahibi oldu.




Billie Jean King


22 Kasım 1943 yılında Kaliforniya’da doğan Amerikalı eski tenisçi Billie Jean King özellikle spor alanında kadınların yaşadığı cinsiyet ayrımcılığına son vermek için uğraşan önemli bir figür. Jean King, tenis kariyeri boyunca erkek rakipleri tarafından kadın olduğu için aşağılandı, psikolojik baskıya maruz kaldı. Kadınların sporla değil, ev işleriyle ilgilenmesi gerektiğine inanan rakibi Amerikalı Bobby Riggs da bu baskıyı yapanlardan biriydi. Birlikte oynayacakları maçtan önce Billie için ‘ Onu nerede olursak olalım yenerim, çünkü o kadın. Duygusal ve dengesiz.’ diyen Bobby’e cevabını 30 bin izleyicinin önünde üç seti de alarak verdi. Bu maç hem kadın hareketinin hem de sporcuların kendilerini ‘ zayıf, dengesiz, duygusal’ vb. ifadelerle tanımlayan erkeklere karşı kazandığı mücadeleydi aynı zamanda. Billie Jean ‘Kadınlar sporla ilgilenemez.’ düşüncesini savunan zihniyete teklerde 12, çiftlerde 16, karışık çiftlerde 11 olmak üzere 39 şampiyonluk alarak kadının gücünü kanıtladı.



Bizleri sindirmeye, korkutmaya çalışan yalnızca kadın olduğumuz için yapamayacağımızı düşünenler için bu kadınlar yalnızca birkaç örnek. Bizler kimyager olabiliriz, Maria Curie gibi. Fotoğrafçı olabiliriz, Yıldız Moran gibi. Yazar olabiliriz, Jane Austen gibi. Öğretmen olabiliriz. İstiyorsak anne olabiliriz. Mühendis olabiliriz. Cinsiyetimizi, elimizde olmayan yaşam ortamlarımızı küçümseyen, bizleri görmezden gelen herkese engelleri nasıl başarı köprümüz olarak kullandığımızı gösterebiliriz. Bu güce sahibiz, dünyadaki tüm kadınların bu güce ve daha fazlasına sahip olduğu bir gelecek, hepimizin elinde. O gelecekte görüşmek üzere. Umutla kalın.

135 görüntüleme0 yorum

コメント


bottom of page