top of page
Yazarın fotoğrafıMizgin Daşkan

İZLEYEREK RUHU İYİLEŞTİRME YÖNTEMİ: SİNEMATERAPİ

Lumiere Kardeşlerin 1895 yılından itibaren çekmeye başladıkları kısa metrajlı filmleriyle hayatımıza dahil olan sinema, kimimiz için bilgiye ulaşma aracı, kimimiz için günlük hayatın ritüellerinden sıkıldığımızda çaldığımız kapılardan biri haline gelmiştir. Kaçtıklarımız, arayışlarımız bazen kayboluşlarımız… ‘Yüz yüze gelmeye cesaret edemediğimiz ne varsa, anlamak için sinemaya bakmalıyız.’ demiş Sloven filozof Slavoj Zizek. Yüzümüzü sinemaya çevirerek bakmaktan öteye gidip ‘gördüğümüzde’ belki de bunları fark etmek daha kolay olabilir çünkü sinema, duygularımızla direkt temasa geçecek kadar güçlü etkiye sahiptir. Sinemayı ‘yedinci sanat’ olarak anıyor olmamızın sebebi de budur: Sinemanın dışavurumsal etki gücü.



Psikoloji profesörü Gary Solomon bu etkiden faydalanarak sinemayı edebiyatla harmanlamış ve 1995 yılında yayınlanan The Motion Picture Prescription: Watch This Movie and Call Me in the Morning: 200 Movies to help You Heal Life's Problems adlı eseriyle psikologların, sinemanın bu etkisini terapi yöntemi olarak kullanmalarını sağlamıştır. Filmlerin psikotik bozukluklar için olmasa da bilişsel-davranışsal bozukluklar için tedaviyi destekleyen ve hızlandıran bir araç olarak kullanılabileceğine inanan Solomon, eserinde birçok filmi oyuncu kadrosundan, tedaviyi destekleyebilecek yöntemlerine kadar tüm gidişatı kendince yorumlamış ve eserini piyasaya sürmüştür. Böylelikle psikoloji dünyasına yeni bir terim daha girmiştir: Sinematerapi!


Nedir Bu Sinematerapi?


Film izlerken ‘Bu karakter tıpkı ben.’ ya da ‘ Ben de olsam böyle davranırdım.’ vb. tepkiler verenlerdenseniz bu yöntem size çok tanıdık gelecektir. Çünkü sinematerapi tam olarak bu! Sinematerapide amaçlanan hastanın psikolojik rahatsızlığına göre uzmanlar tarafından seçilen filmi, belirli periyotlarla hastaya izleterek onun içgörü kazanmasını sağlamak -ki en önemlisi budur- ve kendini karakter veya karakterlerle karşılaştırmasını sağlayarak neler hissettiğini öğrenip tedavisini desteklemektir. Hasta için seçilen film uzmanlar olmadan da izlenebiliyor olsa da pek çok psikolog filmin hasta ve uzmanın aynı ortamdayken izlenmesi gerektiğine inanıyor. Çünkü hastanın beden dili ve yüz mimikleri de neler hissettiği konusunda uzmana çözümleyici ipuçları verebilir. Bu yüzden hastanın filmi izlemeye başladığı andan itibaren gözlemleniyor olması tedaviyi desteklemek adına oldukça önemli bir adım.


Hangi Film, Hangi Hastalık İçin Öneriliyor?

  • A Woman Under the Influence (1974), Mommie Dearest (1981) : Bipolar bozukluk

  • Full Metal Jacket (1987), Patch Adam (1998), Ordinary People: İntihara teşebbüs

  • Last Tango in Paris (1972), Summer Wishes, Winter Dreams (1973), The Wrong Man (1956): Uyum bozukluğu, depresyon

  • As Good As It Gets ( 1997), Vertigo (1958), The Fountain (2006) : Obsesyon (OKB)

  • Never Talk to Stranger (1995), Voices Within: The Lives of Truddi Chase (1990) : Dissosiyatif kimlik bozukluğu

  • Adaptation (2002), The Perks of Being a Wallflower (2012) : Anksiyete

  • To the Bone (2017), Fried Green Tomatoes (1991) : Yeme Bozukluğu

  • Barbeque (2018), Saving Private Ryan ( 1998) : Travma sonrası stres bozukluğu

İzletilen Filmlerde Hastanın Hissettiği Etki Mekanizması Üçe Ayrılıyor:

  1. Identifikasyon (Özdeşleşme): Hastanın, izletilen filmdeki karakterlerin hayatları, kişiliği vb. herhangi bir durum ile kendisinin içinde bulunduğu durum arasındaki benzerlikleri görmesi veya hissetmesi durumudur. Bu aşama hastanın öz eleştiri yapmasına destek olur.

  2. Katharsis (İç boşaltma): Katharsis için belki de en önemli adım diyebiliriz. Hastanın kendisiyle benzer sorunları yaşayan birilerini gözlemlemesi sonucunda onu dibe çeken ve bastırmaya çalıştığı duyguların çözülmeye ve arınmaya başladığı yani ‘farkına vardığı’ evredir. Farkında olmak hastasın ilerleme kaydedebilmesi için en önemli bilinç eşiklerinden biridir.

  3. İçgörü ve bütünleşme : Benzerlik ilişkisini fark ettirme ve içgörü kazandırma adımlarından sonra işlerin daha kolay ilerlediğini söylemek mümkün. Hasta bir önceki evrede içindeki noksanlıklardan arındığı için yüklerini bir kenara bırakıp çözüm arayışına girer. Bunu yaparken de bütünleştiği karakterin problemlere yaklaşımı, bakış açısı ve onları çözme şekillerini inceleyerek kendi hayatında da benzer taktiklere başvurur.


8:10 Vapuru blog yazarlarından Süeda Olgun’un ‘Kitap okuyarak iyileşme: BİBLİYOTERAPİ!’ yazısını okuyanlar için bu etki mekanizmaları tanıdık gelebilir. Çünkü aslında sinematerapinin kökleri, Carl Meninger tarafından oluşturulan bibliyoterapiye bağlıdır. Eğer hâlâ okumayanlarınız varsa sinematerapinin bir bakıma atası olan bibliyoterapinin ne olduğunu öğrenmek için aşağıdaki linkten ayrıntılı bir şekilde inceleyebilirsiniz: https://ssekizonvapuru.wixsite.com/cerenkutuk/post/kitap-okuyarak-iyile%C5%9Fme-bi%CC%87bli%CC%87yoterapi%CC%87

Bir sonraki yazıya kadar sevgiyle, umutla ve 8:10 Vapuru ile kalın!


114 görüntüleme0 yorum

Yorumlar


bottom of page