top of page
  • Yazarın fotoğrafızeynep merve

İNSAN HAYVANAT BAHÇELERİ


Çocukluğumdan beri hiç sevemedim hayvanat bahçelerini. O çocuk aklımla güneşin kızdırdığı kalın parmaklıklar ardındaki hayvancıkların yüzündeki hüznü görürdüm. Sanki her biri gözleri dolu dolu bizlere bakardı. Suçsuz, günahsız hayvanların bile insanoğlunun çıkarları için habitatlarından uzaklaştırılmalarının mantıklı bir kılıfı yokken 19. yy.’ın başlarından 1900’lerin ortalarına kadar süren “insan hayvanat bahçeleri” adı altında korkunç bir tablo gerçeğiyle karşılaştım birkaç hafta önce.

 

İnsan hayvanat bahçesi ilk defa 1874 senesinde bir hayvanat bahçesi sahibi olan Alman Carl Hagenback tarafından kuruluyor. Hagenback Afrika’dan yakaladığı yerlileri, müşterilerinin ilgisini çekmesi için bahçesindeki hayvanların yanına yerleştiriyor. Bu ilkel fikir zamanla yayılıyor. 18 milyon ziyaretçinin katıldığı Paris Dünya Fuarında daha sonra da 34 milyon insanın katıldığı Paris Hayvanat Bahçesi’nde de insan hayvanat bahçeleri kuruluyor. Kuzey Amerika’da ve Avrupa’nın birçok ülkesinde yıllarca insanlık dışı bu işle yüksek meblağlarda paralar dönüyor. Çünkü bu masum insanlar, en çok da kadınlar, sadece sergilenmekle kalmayıp kötü amaçlarla beyaz adamlara satılıyor.

 

İnsan hayvanat bahçelerinin kurulmasındaki sözde amaç, insan geçmişinin evrime dayandığını kanıtlamak ve diğer toplulukların beyaz adamlara kıyasla ne kadar ilkel olduğunu ziyaretçilere göstermek. Birçok bilim adamı da bu akıl almaz olaya destek veriyor, o bahçelerdeki insanlar üzerinde sayısız deneyler yapıyor ve bazı deneyleri sonucunda onların saldırgan, gerizekalı ve hislerinin olmadığını yine de insana en çok benzeyen tür olduğunu saptıyorlar (!) Bu karanlık zihinli insanlar, sergileri için daha çok Afrikalı ya da Aborjinleri tercih ediyor ama insan hayvanat bahçeleri içerisinde Tatar, Türk, Hintli, Kızılderili insanlar da var. Hatta Kristof Kolomb’un da Amerika’dan İspanya’ya bu amaçla yerli halktan insan getirdiği söyleniyor. Bu bahçelerde tutsak olarak tutulan insanlar yıllarca çıplak ya da yarı çıplak bir şekilde hayvanlarla aynı kafeslere konulup “canlı ara geçiş formu” olarak sergilendiler.

 

Maalesef milyonlarca insan bu ırkçılığa seyirci oldu hatta paralarıyla ırkçı tüccarların ekmeklerine yağ sürdüler. İnsan hayvanat bahçelerinde sergilenen insanların birçoğu gösteriler sırasında öldü bazıları Avrupa’daki salgın hastalıklara dayanamadı bazıları da yaşadıklarını kaldıramayıp intihar etti. Dikkat çeken vücuda sahip olanların ölüleri de rahat bırakılmadı,cesetleri sergilendi. 1900’lere gelindiğinde duyarlı vatandaşlar seslerini çıkarmaya başladı, gitgide bu işi yapan insanlar tepki çekmeye başladı. Ve nihayet Adolf Hitler insan hayvanat bahçelerini tamamen yasakladı.

 

Neredeyse 100 yıl sonra bu faciaya dur denilmiş olması, insanlık dışı ne varsa hepsinin insanlar tarafından yapılması gerçekten çok üzücü. Ben birçok detayı yazmaya utandığım için bu yazıya dahil edemedim, bu kötü emellere alet edilen insanlar tüm bunları yaşadı ve yaşamalarına sebep olan tek şey de beyaz adamın egosu ve para kazanma hırsıydı. Şimdilerde medeniyetin beşiği olarak geçinen Avrupa, atalarının yaptığı bu korkunç işe de bir kılıf uydurur elbet. Ama bizlerin vicdanımızın sesini dinleyerek yaşamaktan başka çaresi yok, iyi ki de yok. Çünkü unutmamak gerekiyor ki yeryüzünün yasaları insan fıtratı üzerine konulmuştur.


124 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page