top of page
Yazarın fotoğrafıŞeydanur Şimşek

Biraz Sanat Biraz Yaşam, Dilan Bozyel


Bu seride vapurumuzun ilk konuğu sevgili Dilan Bozyel oldu. Fotoğraf sanatçısı olan Bozyel ile hem sanattan hem hayattan kendinize bir şeyler bulabileceğiniz bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisiyle, 9 Şubat 2020' ye kadar devam edecek olan Paris- Beyrut: Mutluluk Hattı Sergisi' nde buluştuk. Şimdi sizi röportajla başbaşa bırakıyorum. Keyifli okumalar.


1. Sanatla ve fotoğrafla ilişkinizi nasıl anlatırsınız, sizi fotoğraf çekmeye yönelten his veya olay nedir?

Fotoğrafçılığın iletişim dilim olması beni buna yöneltiyor. Bu mesleği bulmasaydım büyük ihtimalle kendimi çok tıkanmış hissedecektim. Fotoğraf çektikçe ve fotoğraf sanatıyla hayatta olduğumu hissediyorum.


2. Her insan hayata farklı bir pencereden bakar, sizin pencerenizden bakmak istersek hayat nedir, nasıl bir yerdir?

Hayat mucize dolu bir yer ama mucizeyi görmek istersen böyle bir yerdir. Yoksa her şey çok sıkıcı kalabilir bu hayatta.

-Yani kişinin kendisine bağlı bir şey bunu görmek.

Evet tabii, dolayısıyla kişi nasıl yaşamak istiyorsa kendi seçimini yapıyor ve hayatı öyle görüyor. Benim cevabım bir yönlendirme niteliğinde olacaksa hayata mucizeymiş gibi bakmak çok daha keyifli olacaktır.

-Bir arayış içinde olmalıyız, diyebilir miyiz?

Mucizeyi fark ettikten sonra arayış başlayacaktır. Tıpkı bu sergide olduğu gibi.

(Yaşamak istediği yeri bulmaya çalışan sevgili Bozyel, arayışa çıkmış, gezmiş, görmüş ve fotoğraflamış bu güzel yolculuğunu. Şimdi ise "Herkesin rotası evine çıkıyormuş. Peki evimiz neresi?" diye sorduğu kitabını çok güzel bir sergiye dönüştürdü. Bu huzurlu ortamda muhabbetimizi devam ettiriyoruz.)



3. Görmek, sizin için neyi ifade eder, nasıl anlatırsınız?

Görmek, farkında olmak demektir. Zaten görsel sanatların ilk kuralı farkında olmaktır.


4. Fotoğraf çekmek herkesin göremediğini mi görmektir, yoksa herkes fotoğraf çekip, fotoğrafçıyım diyebilir mi?

Aslında herkes diyebilir. Hatta şöyle; artık dijital fotoğraf makineleri kullanıldığı için, otomatik ayarda bile çekebilir. Bir insanın eline tutuşturursunuz fotoğraf makinesini, bugüne kadar hiçbir pratiği olmamış birine, dijital fotoğraf makinesini verip otomatik ayarda ayarlayıp sokağa çıkartırsanız bin fotoğraf çekse içinden beş tanesine çok güzel dersiniz. Çünkü göz öyle bir şey, insanı yönlendiren bir şey ve içgüdüsel estetik zevkimiz olduğu için, içgüdüsel altın orana meylimiz olduğu için ister istemez güzel çekimler olacaktır. Fakat belki mevzu burada değişiyor işte, fotoğrafçılara düşen görevler daha kısa zamanda veya daha doğru zamanda doğru kareleri yakalamak üzerinedir. Dolayısıyla burada meslek sahibi olan, yani fotoğrafçılık mesleğine sahip olan ya da fotoğrafçılığa zaman ayırabilen insanlar ayrışıyor, yani diğerlerinden ayrılıyor. Bu kadar fotoğrafçı var ama hepsine fotoğrafçı denilir mi, bilemem. Kişinin uzmanlık alanı, eğitimi fotoğrafçılık mı; gelir kaynağı fotoğrafçılık mı, yani profesyonel fotoğrafçı mı, bu da önemli bir şey. Buna bakarak değerlendirilebilir. Asıl cevaba gelmek gerekirse bence bu kadar çok fotoğraf çekilmesi, bu kadar çok insanın fotoğrafçı olmaya çalışması çok güzel bir şey; çünkü, demek ki bu kadar çok insan hayatına bir anlam katmaya çalışıyor. Hayata daha anlamlı bakmaya ve estetik yaşamaya çalışıyor. İşin içine estetik girince orada sanatla buluşuyor ve kişiler sanatla tanışmış oluyor.




5. Sizce başarı nedir ve başarının sonu var mıdır?

Başarının sonu var mıdır, bilmiyorum. Mesela bunu edebiyat alanında Nobel ödülü aldığı için Orhan Pamuk' a sorabiliriz. Hem tecrübe ve yaştan dolayı hem de dünya çapında bir ödül almayı başarı olarak gördüğümüz için, yani kıstas olarak gördüğümüz için sorabiliriz. Bu ödülleri almış kişilere sorduğumuzda, başarı; başardım deyip bitirmek mi, yoksa ödül aldıktan sonra daha başarılı olmak için kendi kabuğunu daha çok kırmaya, bir kabuk daha kırıp kendini aşabilmeye çalışmak mıdır? Yaşça daha büyük, tecrübeli, hayatında başarıların yanında başarısızlıklarla da yaşamış olan insanların ne dediği çok önemlidir. 12 yıldır bu işi yapıyorum, kariyerimin başında sayılırım, hele ki görsel sanatlarda bu iş böyledir. Ben şunu söyleyebilirim, başarı değişken bir şeydir, dönemseldir. Bazen sadece kirânı ödemek istiyorsun, bazen de sadece hayâlini gerçekleştirmek istiyorsun. Çektiğin bir fotoğrafın fikrine çok saygı duyduğun bilirkişiler tarafından beğenilmesi de belki bir başarıdır. Dediğim gibi başarı değişken bir şey, daha çok günün sonunda hesabında ne kadar paran olursa olsun mutlu musun, huzurlu musun, yaptığın şeyler içine siniyor mu, bunlar çok önemli.


6. İşiniz aynı zamanda sizin hobiniz; henüz hayatlarının başında olan gençlere bu konuda, yani meslek seçimi konusunda, bir yönlendirme olarak ne söyleyebilirsiniz?

Sabırlı olmaları gerekiyor bence. Tabii ki büyük hayaller kursunlar ama gerçek hayatı da farkında olmaya çalışsınlar. Keşfetmeye çok açık olsunlar, meraklı olsunlar ama her şeyden önemlisi seçmek istediği işe, kendi hayatına, çevreye; hayâlinin gerçekleşmesi için geçmek zorunda kaldıkları, atlamak zorunda oldukları merdivenlere bile saygı duymaları gerekiyor. Hayâlinin gerçekleşmesi için adım attığın, soluduğun her âna, her şeye saygı duymak gerekiyor. Hayâlleri, hayatı ciddiye alırken bunun sınırını çok iyi bilmek gerekiyor. Farkında olmadan insan hırslarıyla körleşebiliyor; çok kişinin kalbini kırabiliyor, çok kişinin saygısını kaybedebiliyor, özellikle kendine karşı saygısını kaybedebiliyor. O yüzden biraz doğru zamana inanarak, sabrederek, çok çalışarak ilerlenmelidir. Çalışmaktan kastım, sürekli kendini geliştiriyor olmalı bir insan. Yoksa sabahtan akşama kadar bilgisayarın başında çalışmak değil. Meselâ, bazen eğlenirken bile kendini geliştirdiğini bilmelisin.


7. Gelişen teknolojiyle birlikte fotoğraf çekmek herkesin yapabildiği ve fotoğrafları sosyal medyadan rahatlıkla paylaşabildiği bir hâl aldı. Sizce dijital kameralar, cep telefonları vb. fotoğrafçılığı nasıl etkiledi/etkiliyor?

Fotoğrafçılığın revaçta olması; fotoğraf çekmenin, kameralara ulaşmanın kolaylaşması ve telefonla fotoğraf çekilmesi, yani teknolojinin gelişmesi; hatta sosyal medya platformu olan instagramın bu kadar revaçta olmasından dolayıdır.


8. Fotoğrafçılığın yanında yazarlık da yapıyorsunuz; 5 senedir, oldukça sevilen bir dergide fotoğraflarınızla birlikte yazılarınız yayınlanıyor. Son çıkan kitabınızda da fotoğraflarınıza yazılarınız eşlik ediyor. İkisini de bir şeyleri aktarma aracı olarak düşünürsek, sizce hangisi daha güçlü bir unsur?

Tabii ki fotoğraf. Çünkü uzmanlık alanım fotoğraf, ben kendimi tam yazar olarak tanımlamıyorum. Aslında fotoğrafı metinlerle güçlendiriyorum. Bunu tanımlarken hep şunu söylüyorum; ben bir sofra kuruyorum, ana yemeğim fotoğraf, mezesi ve süsü ise metinler.


"Fırtına dindikten sonra insan kendini görebilir. Beklemek lâzım."


9. Şu an tüm dünya veya sesinizi duyurmak istediğiniz herhangi bir topluluk sizi duyacak olsa ne söylemek istersiniz?

Kimse birbirini sevmek zorunda değil ama herkes birbirine saygı duymak zorunda.


10. Kendini sevmek yaşamımıza ne gibi etkiler sağlar, siz kendinizi seviyor musunuz?

Kendimi sevdiğim dönemler oluyor çoğunlukla. Arada kendimi sevmeyi unuttuğumda, bir şekilde hayat zaten kendimi sevmem için bana işaretler veriyor. Bazen üzerek, bazen acıtarak, bazen korkutarak, bazen şaşırtarak; bazen hiç beklemediğin bir mutluluk yaşatarak bunu yapıyor. O yüzden bunun için bir şartlama olmasına gerek yok. İnsan zaten kendini, kendini sevmeye ya da başkalarını sevmeye şartlamamalıdır. Sevgi zaten içgüdüsel olması gereken bir şey. Zamanla insan kendini daha çok sevmeye ve saygı duymaya başlıyor. Dolayısıyla dünyayı da sevmeye ve saygı duymaya başlıyor. Sanat bunu hızlandıran bir şey. Hayatı, mucizeyi farkında olabilmek kendini ve insanları sevmeye sebep oluyor.

Aslında bütün sorulara verdiğim cevapların toplamı bu. Saygı duymak, sevmek, farkında olmak, mucize, çalışmak, bunların hepsi kişinin kendisini ve hiçbir insanı ayırt etmeden sevmesini sağlar. Hatta bazen ona bilinçli olarak kötülük eden insanı bile seviyor.

Şöyle bir durum da var, biz doğuda yaşamış kadınlarız. Bizim toplumumuz kendini sevmeye değil de kendini başkalarıyla kıyaslamaya odaklı. Çocukluktan itibaren sürekli insanın özgüvenini emmeye yönelik baskılar yaşıyoruz. Bunu zamanla fark edebilen ve aşabilen insanlar olarak buradayız. Hele ki kadın olarak, dünyanın gidişâtını düşündüğümüzde bu çok önemli bir şey. Bu toplumda kişi kendini kurtarmak zorunda. Başka kimse senin için bir şey yapmaz. İşte bu yüzden de sevgi bir anahtardır.


Son olarak Sekiz On Vapuru hakkında ne söylemek istersiniz? Bildiğiniz üzere güzel işler yapma peşinde olan heyecanlı ve üretken kadın öğrencilerin olduğu bir topluluğuz. Sizden bir şeyler duymak bizi onure edecektir.

Öncelikle tebrikler, bu çok cesurca bir adım. Eminim daha çok uzun yolu var ve olacak. Benim burada yer almamı, benim cevaplarımı paylaşmayı seçtiğiniz için teşekkür ederim. Böyle şeylerin karşılığını almak zor gibi geliyor ama büyük resme baktığınızda yavaş bile olsa veya hızlı bile olsa insan emeğinin karşılığını alır.

Pes etmeyin, güçlüsünüz, güzelsiniz, en önemlisi sevgi dolusunuz. Başarılar dilerim.


Çok teşekkür ederiz.

124 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page