top of page
Yazarın fotoğrafıCeren Kütük

Blog Yazarları: Kadın!


Tam umudumu kesecek gibi oluyorum, aklıma millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüşken gençlerin damarlarındaki asil kana güvenen o adam geliyor. Boynunda idam fermanıyla, Kuvay-i Milliye destanını yazan adam geliyor. O yüzden, hiçbir şey için geç değil. Sekiz On Vapuru Blog Yazarları olarak, biz susmayacağız!


Cansel Akdağ - Dağları Delmenin Zamanı Geldi!

Evet! Dağları delmenin zamanı geldi artık. Biz kadınlar, öyle bir çağda yaşıyoruz ki nefes dahi alamıyoruz... Geçmiş çağlardan beri var olan “Ataerkil” toplum anlayışının bütün izlerini taşımaktayız. Kötü ve acı verici olan izlerini... Sizce de artık bu kültürel yapının değişmesi gerek miyor mu? Geç bile kaldık! İşte burada artık bütün bu durumu üstlenmemizin zamanı. Daha iyi nesiller yetiştirmek için bu durumu biz kadınlar göğüslemeliyiz... Peki işe nereden mi başlamalıyız? İşe en başta kendimizi sevmekle başlamalıyız. Çünkü biz kadınlar, kendimize ne kadar emek verir ve kendimizi ne kadar çok seversek çevremizdeki insanlarda bunu görecektir. Erkek çocuklarını bizler, yani anneleri yetiştirmeliyiz. Bir anne çocuğunu nasıl yetiştirirse, o çocuk da hayatı boyunca tanıştığı, yaşamına dahil olan bütün kadınlara aynı şekilde davranacaktır. Bizler öylesine kutsal varlıklarız ki, kutsallığımız ile çevresini bereketlendiren... Tarih sahnesinde, mitolojide ve efsanelerde var olan tanrıçalar... Hepsi biz, kadınlar değil miydik? Her şeyi üreten, yoktan var eden... Bu düzende bir yanlışlık var, kadını hiçe sayan... Bu dünyayı, gelin el ele verip güzelleştirelim. Merhamet tomurcuklarını ekip, sevgi ormanlarını var edelim. Unutmayalım ki her şey bizim elimizde, biz istersek her şey olur!

 

Asya Şallı - Dur!

Öncelikle şunu öğrenmemiz gerekiyor; kadınlar kimsenin emaneti, namusu vs. değildir. Her erkeğin namusu nasıl kendisindeyse kadının da öyledir. Nasıl ki erkek kendi kendine bakmakla yükümlü -yani kendine ve/veya inandığı bir kutsala vs- emanetse kadın da öyledir. Bir şeyi daha öğrenmeliyiz; kötülüklere karşı savaş açacaksak eğer kadına şiddete hayır sloganlarındansa "şiddete hayır" sloganlarını tercih etmek gibi daha doğru metinlerle fikirlerimizi yaymalıyız. Kadınları erkeklerden ayırmadığımız gibi erkekleri de kadınlardan ayırmamalıyız. Ve unutmamalıyız ki; şiddetin veya bir cinayetin hiçbir zaman geçerli sebebi yoktur. Zanlının akıl ve ruh sağlığında bir bozukluk varsa gerekli tedaviyi alması veya gereken cezayı alması gereklidir. At gözlüklerimizi çıkarmalıyız çünkü artık kendimizi geliştirmemizin ve bir şeylere dur dememizin vakti! Bir daha Münevver Karabulut'lar, Özgecan Aslan'lar, Leyla Aydemir'ler, Şule Çet'ler, Emine Bulut'lar ve daha ismini sayamadığımız niceleri başka isimler ve vücutlarda aynı acıyı çekmesin diye bazı şeylere dur dememizin vakti geldi de, geçiyor bile...

 

Melisa Güler - Kadın Olmak

Doğduğumuz andan itibaren başlayan bir hayat mücadelesi. Daha ilk doğduğumuz anda toplumdaki "Ataerkillik" ile karşılaşıyoruz.

Toplumun içinde sürekli ayrıştırıldığımız bir dünya da yaşam mücadelesi veriyoruz.

Kalıplaşmış sözcükleri yıkmaya çalışıyoruz.

Her güne bir kadın cinayeti ile uyanmaktan, sokağa her çıktığımızda tenha yerlerden geçerken tedirgin olmaktan, minibüste tek yolcu kaldığımızda tedirgin olmaktan ne zaman vazgeçeceğiz? ''Kız dediğin gece geç saatte dışarda olmaz evinde oturur.'' algısını ne zaman kıracağız?

Namus bekçiliğini kadınlara yüklemekten ne zaman vazgeçecekler? Namus dedikleri şeyin cinsiyet fark etmediğini ne zaman öğrenecekler?

Bütün bunları canımız yanmadan artık bir son verilmesini istiyoruz.

Bizim kimsenin koruması altında olmamıza ihtiyacımız yok.

Yıllardır kalıplaşmış bu yargıları yıkacağız ve bunun için son nefesimize kadar mücadeleyi asla bırakmayacağız!

 

Şeydanur Şimşek - Nefesimiz Bir Başkasına Ait Değil!

Hayallerinin yolunda ilerlerken öldürülen; çocuklarının gözleri önünde öldürülen; çalıştığı iş yerinde öldürülen; reddettiği kişi tarafından sokak ortasında öldürülen… Bu şekilde başlayıp isimlerini söyleyerek kaç kadını andık, kaç kadına üzüldük? Maalesef ki yüzlerce, binlerce kadını andık ve üzüldük… Şiddete maruz kalan, koruyamadığımız binlerce can göçüp gitti. Hiçbiri istemezdi böyle gitmeyi, tıpkı bizim istemediğimiz gibi. Onlar katledildi, hiçbir şey değişmedi. Hâlâ kadınların nefeslerini kendilerine ait sananlar bunları rahatlıkla yapmaya devam ediyor. Sevmeyi, sevgiyi yanlış anlayıp sahip-köle ilişkisi zannedenler, kadınlar için doğruyu bir erkeğin seçmesi gerektiğini düşünenler, kadınların hayatlarının bir sınırı olması gerektiğini düşünenler… Bu tür düşünceler bizlerin, kadınların nefesinin son bulmasına neden oluyor. İstediğimiz ve istemediğimiz şeylerden memnun olmayan kötülük âbideleri nefesimizin onlara ait olduğunu düşünüyor. Hayatımızla ilgili kararlar verebileceklerini düşünüyorlar. Kendilerince çözümü önce şiddette ve baskıda, sonra katletmekte buluyorlar. Yani kadınların özgür olması, bazı dar düşünceli insanları rahatsız ediyor. Öyle bir hâle geliyorlar ki bir insanı öldürebiliyorlar. Hemcinslerime sesleniyorum, sesinizi çıkartın! Size şiddet göstereni affetmeyin, boyun eğmeyin. Ne psikolojik şiddet ne de fiziksel şiddet affedilemez! Her daim güçlü duralım ve kendi yolumuzdan ilerlemeye devam edelim. Kadınlar olarak birlikte, dayanışma içerisinde nefes aldıkça güzelleşecek her şey.

 

Merve Luş - Her Şeye Rağmen Kadın

Bültenlere bakayım diye açtığınız televizyon sürekli olarak içinizi karartıyor. Son günlerde kadın cinayetleri, kadınlara uygulanan psikolojik ve fiziksel şiddet o kadar fazlalaştı ki insanlar seslerini çıkarmaz oldular. Yapılan röportajlarda, anketlerde kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin arttığı sorulduğunda ise alınan potansiyel katil görüşleri kan dondurucu. Düşündükçe aklımı yitiriyorum. Herhangi bir adamın bize zarar vermesi için, bizim bir şey yapmamıza gerek bile yok. Bunlar kıyafetini beğenmediği kadınları da dövebiliyor. Dolmuşla evine dönen genç kızları da öldürüp parçalara ayırabiliyor. Minicik bebeklere bile… Yok, dilim varmıyor. En korkuncu şu ki, bu adamlar her yerde. Markette, berberde, okulda, çarşıda, otobüste, aynı apartmanda, hatta aynı ailenin içinde. Aklım ve algım bana, kıt namus anlayışı sebebiyle küçük kızının oyuncak rujunu kıran, oğlunu ise ”Aç da görsünler.” tarzda büyüten babaların da potansiyel sapık olduğunu söylüyor. Bu tünelin içinde kadın olmak, anne olmak, çocuk büyütmek korkunç bir iş. Caydırma sistemi bir türlü oturtulmuyor. İnsan ne düşüneceğini, ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyor. Oturduğu yerden yanıyor. Tüm olan bitene duyduğu histen, ancak yeni bir cinayet haberiyle çıkabiliyor. Sonu gelmeyen bir korku tüneli gibi, nereden ne çıkacağı belli değil. Karanlık hiç bitmiyor. Bizler, dünyadaki en güçlü varlıklar olan kadınlar, bu vahşet karşısında susmayacağız. Birlik olacağız, hemcinslerimize sahip çıkacağız. Kadın olmanın bu denli zor olduğu bir coğrafyada ancak kadınların desteği ile bir yerlere gelebilir, gelişebilir, eğitilebilir bireyler yetiştirebilir, şiddetlere ve cinayetlere son verebiliriz. Biz kadınlar olarak yeni bir dünya kurabiliriz. Atatürk’ün de dediği gibi “Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.”

 

Elif Kuru - Kadının Gücü

Ne zor ne derin yüklü bir manadır, çile çekmiş annedir, tarlalarda yorulmuş babaannedir, çok çocuk büyütüp kahır çekmiş anneannedir kadın... Olmazsa olmazdır yuvadır, sığınaktır, eştir, dosttur her şeydir kadın. Çalışandır, ezilendir, doğurandır, büyütendir, uykusuz kalandır kadın. Kiminin yaridir canından çok sevdiği, kiminin bir kurşunla vurduğu, her şeye rağmen candır, var edendir.

Saygı duyulması gerekendir en çok, neşelenmesi en çok gereken, üzüntüsü bile sahidir. Peki toplumun ona değeri nedir? Kadın anadır, bireydir en başta bir var oluşun hikayesidir.

Peki ya şiddet? Sana bu denli yar olan, canına can olan kadına şiddet?

Maalesef gelişeceğiz diye yıprandığımız toplumumuz gün geçtikçe facialarla baş başa, el üstünde tutulması gereken birçok şey yerden yere vuruluyor, tabiri caiz ise en değerli varlık kadın bile. Geçmişten bu yana binlerce toplum gördük ve yanında bir çok şiddet diri diri gömülüşü de öğrendik, sahi neydi değeri kadının? Daha doğrusu kim vermişti bu değeri ona kim belirlemişti bu ölçüyü insanoğlu mu, vicdanını yitirmiş insan oğlu mu? Şiddeti bu denli benimsemiş insan oğlu mu, yavrusuna kıyan insan oğlu mu yok sayan insan oğlu mu?

Şiddet bu denli arttıkça beraberinde cahillik,yoksulluk,kimsesizlik artacaktır eminim ki ne zaman dur denecek kim bilir belki de hiçbir zaman belki de...

Belkisi çok bu konunun, belkisi uzun..

 

Bitsin. Bitmeli bu saçma düzensizlik. Haydi sen de bize destek ol, kadının gücünü hep beraber gösterelim. Deftere eksi değil artı yazalım! Hepimiz aynı vapurdayız! Bu vapurda, birbirimize destek olmaktan geri durmamalıyız! Ben, sen, o değil. BİZ! BİZ VARIZ! BİZ BU VAPURDAYIZ! DURMADAN İLERLEYECEĞİZ!


86 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page