top of page
asyasalli

Kahveli Sohbetler 3: Kadir Aydemir



Bugün sizleri benim için çok önemli biriyle tanıştıracağım: Kadir Aydemir... Benim için bir abi, bir idol, bir yol gösterici olan Kadir Aydemir’i sizlere hangi kelimelerle anlatsam inanın az kalır. Birebir sizin tanışmanız gerekiyor. O yüzden mutlaka ama mutlaka gittiğiniz fuarlarda Yitik Ülke Yayınları standına uğrayın. Kadir Aydemir yazar olmasının yanı sıra, aynı zamanda da Yitik Ülke’nin kurucusu! Şiirleri ilk defa Şiir-Oku Dergisinde yayınlanmaya başlayan Kadir Aydemir’in imzasını birden çok yerde daha görmeniz mümkün. Daha sonralarda 11 sayılık bir dergi olan Başka Şiir Dergisini çıkarttı. 2000 yılından beridir de kurucusu olduğu Yitik Ülke Yayınlarında yazarlık, genel yayın yönetmenliği ve editörlük yapıyor. ‘’Gölü Emen Mektup’’ adlı kitabı Azericeye, ‘’Aşksız Gölgeler’’ adlı öykü kitabı da Almancaya çevrildikten sonra şimdi de ilk şiir kitabı olan ‘’Sessizliğin Bekçisi’’ Bulgarcaya çevriliyor. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Ermenice, Azerice, Bulgarca, Japonca, Rusça, Uygurca, Rumence dillerine de eserleri çevrilen Kadir Aydemir aynı zamanda ‘haiku’ şiirinin Türkiye’de ki temsilcisi. Türkçede bir ilk olan Haikum adlı şiir dergisini 3 sayı çıkarttı. Hem şiir hem düzyazı hem de öykü yazıyor, günümüzün modern Ahmet Mithat’ı desek abartmış olmayız herhalde...

Cunda Öyküleri, Ekşi Öyküler, Bozcaada Öyküleri, Olimpos Öyküleri, 80’lerde Çocuk Olmak, 90’lar Kitabı, Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı, Mutsuz Aşk Vardır, Yitik Öykü, Kedi Öyküleri adlı kitapların projesinin altında imzası bulunan Kadir Aydemir, Sessizliğin Bekçisi, Dikenler Sarayı, Aşksız Gölgeler, Rüzgârla Saklı, Sonsuz Unutuş, Soğuk Yazgı, Ay Yağmurları adlı kitapların da yazarıdır. “Uluslararası PEN Yazarlar Derneği” ve “Edebiyatçılar Derneği” üyesidir. Bu kadar başarılı bir yazardan bahsederken giriş konuşmam da haliyle biraz uzun oldu tabi sevgili okur, hemen kızma. Daha fazla lafı uzatmadan kahveleriniz de hazırsa sohbetimize başlayalım!

Asya Şallı: Merhaba Kadir abiciğim, nasılsın? Kahveli Sohbetlere katıldığın için çok teşekkür ederiz. Öncelikle bir sorumuz olacak... Malum kahve seçiminin insan karakteri üzerindeki etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey... O zaman gelsin ilk sorumuz; Kahvenizi nasıl alırsınız?

Kadir Aydemir: Kahveyi sade severim. Şeker kullanmıyorum, uzun yıllar oldu bırakalı. Türk kahvesinde de, filtre kahvede de tercihim budur.

Asya Şallı: Ne güzel bir tercih! Şekersiz hayatın çok güzel ve çok sağlıklı bir karar olduğunda hemfikiriz demek ki! Bize biraz Kadir Aydemir’den bahsedebilir misiniz? Dışarıdan bakınca gözüken Kadir Aydemir’i değil... Kadir Aydemir’in iç dünyasından bahsedebilir misiniz?

Kadir Aydemir: Çocukken nasılsam şimdi de öyleyim. Dünyayı, doğayı izleyen-gözlemleyen ve iç dünyasında yaşayan biriydim hep. Sonra işte yıllar geçti ve yazıya döküldü her şey; yolculuk başladı. Sessizliği severim; doğaya, özellikle mikro kozmosa hayranımdır, kitaplarla nefes alırım. Her zaman bir kitap, bir defter ve dolmakalem bulunur yanımda. Bunlar özel şeyler değil, 17 yaşındayken de böyleydi benim için. İnsan değişmez ki. Kitapçılarda ve sahaflarda gezerek geçiriyorum çoğu zamanımı. Yazdıkça paylaşmayı da severim. Öyle işte.

Asya Şallı: Doğayla iç içe bir insanın yüreğinin de en az doğa kadar güzel olması güzel bir benzerlik tabii. Yazarlığa başlayışınızı bir de sizden dinlemek isteriz. İnternette okuduklarımız gibi değil de sizin iç dünyanızda nasıl başladığını mesela...

Kadir Aydemir: Yazarlık maceram kitapları çok sevmekle, okumakla, hayaller kurmakla başladı. İlk okuduğum kitap Jack London'ın “Kurt Kanı” adlı romanıydı. Hayal gücümü geliştiren özel yazarlardandır London. Ortaokul ve lise yıllarında mizah yazıları yazar, karikatür değil de robot çizimleri yapmaya çabalardım. 2B kalemle çok anımız olmuştur. Sonrasında mizah dergilerine

mektuplar yazmaya başladım, okur sayfalarında yayımlandı yazılarım ve otuzdan fazla mektup arkadaşı edindim. Mektuplaştıkça yazmayı, anlatmayı ne kadar sevdiğimi keşfettim. Şiire, öyküye, romana merak sardım, elime ne geçerse okudum. Bu yıllarda lise bitmişti, satış temsilciliği, teknik servis işçiliği, kitapçılık gibi işlerde çalışıyordum. Sonra web tasarımına merak sardım ve kendi kendime çözdüm bu işi. Çeşitli sayfalar yaptım; o yıllarda Türkiye için internet yepyeni bir şeydi. Bilgisayar parçaları topluyordum bir yandan. Web ile edebiyatı birleştirmek istedim hep. 1997'de Yitik Ülke'yi bir sohbet kanalı olarak kurdum, sonra www.yitikulke.com adresli @yitikulke ana kanalına hayat verdim. Aynı yıl Kadıköy'de bir grup arkadaşımla beraber “Başka” adlı bir şiir dergisini yayımlamaya başladım. Hepsinin kökünde edebiyat sevgisi ve merak var elbette. Küçüklükten beri kitap kokusu ve yazarların hayat hikâyeleri beni etkilemiştir. Okudukça gelişti her şey. Bir düşün peşinden sürüklenmeye devam ediyoruz, hepsi bu...

Asya Şallı: Çok kıymetli bir hayalin peşinden sürüklenmişsiniz ama inanın sürüklenişinizin hikayesi de en az hayaliniz kadar güzel! Peki, yazarlığa başladıktan sonra yayınevi kurma kararını nasıl aldınız? Bu süreçte neler yaşadınız?

Kadir Aydemir: Yayınevi kurmak çeşitli iş deneyimlerimden sonra oldu. Bir kitapçıda çalışmıştım, oradan bir yayınevine düzeltmen olarak gittim. Sonra başka bir yayınevi ve bir dergide yazı işleri müdürlüğü ve bir gazetede 10 yıl sürecek editoryal yolculuk... Sözcüklerin, kâğıdın, edebiyatın içinde yani “mutfakta” olduğunuzda her şey kendi kendine işliyor-gelişiyor, fakat o yıllarda bunu dışardan göremiyorsunuz siz. Zaman geçiyor ve dönüp bakıyorsunuz, koca bir dağ... Her şey değişiyor işte... Yitik Ülke Yayınları'nı 2006'da kurdum ve bugün 300'üncü kitabımız yayımlandı. O kadar çok emek verdim ki, artık ayrılmaz bir parçam Yitik Ülke düşü. Umarım daha da ileriye yol alırız. Dünyayı kitapların değiştirdiğine ve değiştireceğine hep inandım.

Asya Şallı: İnancınıza canı gönülden ortağız, inanın... Yitik Ülke hayran olunası bir proje bence ve bu proje uğruna harcadığınız emekler de takdir edilesi... Gerçekten tebrik ederiz. Yazarlık birçok yazma sevdalısının ulaşmak istediği bir unvan. Yazarlık döneminizde neler yaşadınız? Gerek kitaplarınızın basım sürecinde gerekse de yazma sürecinizde.

Kadir Aydemir: Yazmak bir sonuç bence. Belli bir noktadan ve emekten sonra geliyor o beklediğimiz rüzgârlar. Çaba ve sabır gerekiyor. Kâğıdın gerçekliğine inanmalı, somut projeler yapmalı derim. Dergilerde yetişmeli genç kalemler, gerekirse kendi dergilerini de yayımlamalılar. Dergiler edebiyatın okullarıdır. Kitap yayını için acele etmeye gerek yok. Dediğim gibi, o kendi zamanını kendi belirleyecektir...

Asya Şallı: Ne güzel söylediniz; ‘’Dergiler edebiyatın okullarıdır.’’, gerçekten de öyle. Kıymetleri bilinmeli... Her insan hayatında bir şeyler yaşıyor. Ve insanın başına gerek absürt gerekse de trajikomik şeyler gelebiliyor. Sizin başınıza gelen böyle bir olay varsa dinlemek isteriz...

Kadir Aydemir: Elbette, çok var, ama tatlı bir tanesini anlatayım. En çok şaşırdığım şeylerden biri de Paris'te sevgili dostum ve yazarım Serdar Çekinmez'i ziyaret ettiğimde o muazzam sokaklardan birinde gezerken birinin bana seslenmesiydi. Donup kalmıştım. “Hadi be,” dedim içimden. Şaka sandık elbette, çünkü kısa bir süre önce bunun sohbetini yapıyorduk Serdar'la. Paris'te doktorasını yapan bir okurumla merhabalaştık. Çok eğlenceli ve şaşırtıcı bir gündü. Bazen, aklımızdan geçen başımıza gelebiliyor.

Asya Şallı: Ne kadar güzel bir tesadüf! O anki duygularınızı tahmin bile edemiyoruz. Aklımıza takılan bazı konular var... Bunlar hakkında sizin fikrinizi mutlaka almak isteriz. Şimdi size birkaç kelime söylesek, insanların hayatında yer edinmiş önemli kelimeler... Sizde bizim için bunları yorumlasanız nasıl olur? Hazırsanız kelimelerimiz yola çıktı geliyor... İşte geldi!

•Aşk

•Arkadaşlık

•Aile

•Keşke

•Bilgi

•Nefes

Kadir Aydemir: Aşk: Şiirsel bir kuyu.

Arkadaşlık: Dayanışma

Aile: Dev bir ağaç

Keşke: Acı

Bilgi: Her şey

Nefes: Ruh

Benim için, ilk aklıma gelenler oldu bunlar...

Asya Şallı: Ne de güzel özetlediniz... O zaman sıradaki sorumuz gelsin... Bu sefer kelimeler değil de günümüz problemleri hakkında biraz konuşalım istiyoruz. Mesela şöyle bir sorumuz var; günümüzde kitap yayınlamak eskiye göre çok fazla kolaylaştı. Bu nedenle de ne olduğuna, nasıl olduğuna bakılmaksızın, değeri var mı diye düşünmeden bir sürü kitap yayınlanmaya başladı. Kitap okuma oranları arttı evet ama okunan eserler maalesef ki klasikleşmiş eserlerden ziyade daha ‘farklı’ türdeki kitaplara yönelmiş bir kitle oluştu. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Kadir Aydemir: Kitap yayın adetlerinde hâlâ çok gerilerdeyiz. Ortalamamız dünyaya ve ülke nüfusumuza göre çok düşük. Bence daha çok kitap yayımlanmalı, ama bir sorun var: Kitapçılar bir bir kapanıyor. Okuma oranlarımız yerlerde sürünüyor. Dileyen dilediği şeyi bir şekilde yayımlasın, ama bir dil bilincine, edebiyat görgüsüne ve birikime sahip olmayan insanlar sadece sosyal medyadaki etkinliklerine ve sayfalarına/takipçi sayılarına ya da etkileşime güvenerek bu işe girişince, bahsettiğiniz kakofoni ortaya çıkıyor. Bunu önlemek zor, iyi olanı seçmek de zor. Yazarlar edebiyat dergilerinde ve edebiyat ortamlarında yetişir, gelişir. Gerisi saman alevi.

Asya Şallı: Haklısınız... Haydi, öyleyse bir sorumuz daha geliyor... Siz bir edebiyatçısınız, şair ve yazarsınız, sizden bir kitap alışverişi yapmanızı istesek o listede hangi yazarlar ve hangi kitaplar mutlaka olurdu?

Kadir Aydemir: Birçok yazar ve şair var elbette listemde, ama ilk birkaçını paylaşayım: Nikos Kazancakis – Zorba, Nikos Kazancakis – El Greco'ya Mektuplar, Jose Saramago – Körlük, John Fowles – Koleksiyoncu, Mihail Lermontov – Zamanımızın Bir Kahramanı, Yannis Ritsos – Bütün Şiirleri, Pablo Neruda – Bütün Şiirleri, Nâzım Hikmet – Bütün Şiirleri, Federico Garcia Lorca – Bütün Şiirleri

Asya Şallı: Yavaş yavaş sonuna geldiğimiz sohbetimizdeki son soru da huzurlarınızda... Biz genç okur-yazarlara vereceğiniz tavsiyeler nelerdir? Özellikle de genç yazar adayları olarak vereceğiniz tavsiyeler için gözümüz kulağımız sizde!

Kadir Aydemir: İnanın o kadar zor bir soru ki bu. Okumak, okumak, delirene dek okumak gerek sanırım. Edebiyat kurslarla öğrenilmiyor. Daha çok resim sergisi gezmeli, daha çok heykele bakmalı, daha çok film izlemeli, daha çok gezmeli ve doğayı keşfetmeli. Yazmak bir gereklilik halini aldığında kendiliğinden mürekkeple buluşacaktır el. Biraz da inatçı olmalı elbette.

Asya Şallı: Bize ayırdığınız vakit ve bu güzel sohbet için size binlerce kez teşekkür ederiz! Sizin için daima sıcak kahvemiz bulunacak, ne zaman isterseniz sohbete geliniz!


Bir güzel sohbetin daha sonuna geldik sevgili okur. Şahsen ben bu sohbetin içindeyken çok eğlendim, umuyorum ki sende çok eğlenmişsindir. Ben kitaplarının sıkı bir takipçisi olarak mutlaka Kadir Aydemir’in eserlerini okumanı sana şiddetle tavsiye ediyorum. Bir sonraki Kahveli Sohbetlerin konuğunu merak ediyorsan, takipte kal... Sevgiler!

23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page