Kitapları hayatının içine yerleştirmiş ve kitap okuma eyleminden yemek, içmek gibi diğer faaliyetler kadar zevk alan insanlar çok iyi bilir ki; okumak iyileştirir! Evet yanlış duymadınız, okuyarak da bir terapi mümkün... Kitaplar insanlara farklı hayatları keşfetme, farklı bakış açıları öğrenme, empati yapabilme, kendi hayat öyküsüyle kitaptaki olay örgüsünü bağdaştırma ve yalnız olmadığını hissetme gibi pek çok şey sağlar. Kitap okumanın ve kitapların insanların iyileşme süreçlerini, ruh hallerini etkilediği tespit edildiğinden beri çeşitli yazılı kaynakların kullanıldığı alternatif bir tedavi biçimi şeklinde uygulanan bibliyoterapi ortaya çıkmıştır. Öyle ki insanların kitapları potansiyel iyileştirici araçlar olarak görmelerini ilk fark edenler Antik Yunanlılar olmuştur. Antik Yunanların şehirlerindeki bir kütüphanenin girişinde ‘’İnsan ruhunun iyileştirildiği yer’’ yazısının bulunduğu durumu özetlemektedir. Gelin hep birlikte bibliyoterapinin ayrıntılarına bakalım… Bibliyoterapi nedir? Kelime anlamı olarak Yunanca biblion (kitap) ve therapeo (iyileşme) kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Genel anlamıyla baktığımızda ‘’kitap yoluyla iyileşmek’’ olarak çevrilir. Bibliyoterapinin esas felsefesi doğru kitabı doğru insanla doğru zamanda buluşturarak kişiye tam bir iyileşme sağlamaktır. Çeşitli sanatlar ile (resim, müzik, dans, yazma…) insanların tedavi edilmesi süreci 19.yy’ın son çeyreğine dayanmaktadır. Bibliyoterapi de bu esnada ortaya çıkmış, esas olarak sanat terapisinin içinde yer almaktadır ve sanatla terapinin alt dallarından biridir. Bibliyoterapi ile amaçlanan; kişinin duygusal sorunlarıyla ilgili farkındalığını arttırmak, kendini anlamasını ve yaşadığı sorunların üstesinden gelmesini sağlamak, kitap okuyarak içine girdiği dünyadan içgörü kazanarak ayrılmasını sağlamaktır.
Kişi kendi yaşam sorununa uygun bir kitapla ve kitap kahramanıyla karşılaştığı takdirde kendisini ve yaşamını sorgulayacak, yalnız olmadığını hissedecek ve duygularının çok daha farkında olacaktır. Kitapla beraber içine girdiği duygusal süreçten kendini anlamış, tamamlanmış ve iyileşmiş olarak ayrılacaktır. Bibliyoterapiyi bir nevi kitaplar aracılığıyla ruhsal bir iyileşme sürecinden geçmek olarak ifade edebiliriz.
Bibliyoterapi kimlere uygulanır?
Bibliyoterapi okumayı bilen herkese uygulanabilecek bir yöntemdir. Genellikle yetişkinlerde yazma terapisi ile, çocuklarda ise oyun terapisiyle birlikte uygulanır. Fakat dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki; bibliyoterapinin uygulanabilmesi ve verim alınabilmesi için kişinin okumaya ve kitaplara karşı olan ilgisi son derece önemlidir. Bunun yanı sıra kişide işbirliğine yatkınlık, girişkenlik ve uyumlu olma özellikleri aranır. Okumayı ve kitapları sevmeyen veya bu alanda bir ilgisi bulunmayan kişiye uygulandığında verim alınmasını ve faydalı olmasını beklemek ne yazık ki doğru değildir.
Bibliyoterapiyi kimler uygulayabilir?
Bu tekniği uygulayacak olanların mutlaka ruh sağlığı alanında uzman ve bu teknikle ilgili özel olarak eğitim almış kişiler olması gerekmektedir. Uzman kişiler dışında uygulanması uygun değildir. Ayrıca uygulayacak uzmanın kişilik kuramlarını, insan gelişiminin evrelerini ve özelliklerini, sorunlara yaklaşım yöntemlerini iyi bilmesi gerekir. Birlikte çalışacağı kişinin (danışanın) özelliklerini iyi tanımak ve değerlendirebilmek de tekniği doğru uygulamanın ve fayda sağlamanın en önemli koşullarından biridir.
Bibliyoterapinin Evreleri
Temel olarak bibliyoterapinin uygulama aşamaları 3’e ayrılır;
1. Özdeşleşme ve Yansıtma: Birey ile kitap buluşturulurken, birinci evrede bireyin; kitabın baş kahramanı, yaşadığı sorunlar ve hissettiği duygular ile kendi duyguları arasında benzerlikler-farklılıklar bazında bir özdeşim kurması sağlanır. Danışman bu kısımda kitabın kahramanının özelliklerini iyi tanıma ve bunun hakkında çıkarımda bulunma hususunda bireye yardımcı olur. Kısaca bu evrede kişi kitap kahramanıyla özdeşleşir ve bu sayede kendi duygularını da açığa çıkarması kolaylaşır.
2. Arınma (Katarsis): Duyguların farkına varıldığı ve açığa çıkarıldığı ikinci evrede, okur onu rahatsız eden duyguları, durumları ve olayları, bastırdığı dürtüleri ifade etmeye başlar. Yaşadıklarını bazen sözel olarak ifade eder, bazen de içinde yaşayabilir. Kişinin hem okuduğu öyküdeki kahramanın, hem de kendi duygularını tanımaya başlamasıyla duygu boşalımı (katarsis) yaşanır ve kişi esas olarak duygularının, yaşadıklarının farkına varır. Bu evreyi diğerlerinden ayıran en önemli özellik de budur.
3. İçgörü ve Bütünleşme: İlk iki evrenin ne kadar süreceği sürecin gelişimine, bireyin durumuna, yaşadıklarına ve kendisini açmasına bağlı olarak değişir. Kişi tüm duygularını fark edip kabul ettiğinde ve bu duygularla çalışmaya başladığında üçüncü evreye girilmiş olur. Bu evre bibliyoterapinin son evresidir. Birey danışmanın ve okuduğu kitabın yardımıyla hayatı, yaşadıkları ve duygularıyla ilgili içgörü kazanmış ve benlik bütünlüğüne ulaşmış olarak süreci tamamlar.
Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kitabı şu cümleyle başlar: ‘’Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.’’ Bibliyoterapiyi en güzel anlatan cümle belki de hiç şüphesiz bu cümledir. Gerçekten de öyle olur sevgili okur. Bir gün bir kitap okursunuz ve hayatınız değişir. Bu saatten sonra ne siz eski sizsinizdir, ne de hissettikleriniz…
Ömrünüz boyunca hayatınızı değiştirecek güzel kitaplarla karşılaşmanız dileğiyle...
Comments