top of page
  • K.Kübra Aktürk

Posta Pulu Gibi Bir Hayat

Güncelleme tarihi: 29 Tem 2019



Hayatınızda hiç mektup yazdınız mı? Teknolojinin hayatımızda bütünüyle egemen olmadığı zamanlarda duygularınızı gözyaşlarınızla birlikte iki sayfa kağıda aktardınız mı? Kimi zaman hiç gelmeyecek bir arkadaşa, sevgiliye; kimi zaman bir askere, gurbette hasret çektiğine; kimi zaman belki de bir daha hiç göremeyeceğin hayatında çokça yer etmişlere dökersin duygularını. Biriktirdiklerin öyle büyümüştür ki içinde, sözlerine nasıl başlayacağını bilemezsin. Bir de bakmışsın renkli mektup zarfları, çeşit çeşit posta pulları arasında kaybolmuşsun.

Günümüzde değerini yitirirse de eski dönemlerde mektup sevenlerin göz bebeği olan posta pulları zamanda çok yolculuk yaptı. İlk zamanlarda mektup ücretinin ödendiğini belli etmek için kullanılırmış...

"Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş? Hepsi. En çok da en ilk Leylâ'sın bana. Bir umudum dünya gözüm dikili ağacımsın.” diyen ve sevdiği Leylâ’sına mektubu ulaşsın diye, 25 kuruş posta pulu için iki saat Diyarbakır'da hamallık yapan Ahmet Arif'in de posta puluyla böylesine etkili bir hikâyesi vardır.

Birçok çeşidi vardır posta pullarının. Ptt pul müzelerini ziyaret etme imkanı bulursanız siz de kültürlerin yansımasını daha iyi gözlemleyebilirsiniz.

Posta Pulu Gibi bir hayat işte… Binbir türlü engelden geçerek, kilometrelerce yol aşarak hayatının en değerlisine ulaşmıştır. O küçük posta pulu birçok şeyden daha değerlidir artık.

Neşet Ertaş'ın da dediği gibi:

"Gurbette olanların hiçbiri mutlu değil, ben mutluyum diyene rastlamadım. Neden? Gurbet herkesin içinde taş gibidir."

84 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page