top of page
  • Yazarın fotoÄŸrafıFirdevs Demirel

Toplumda Cinsiyet Rolleri



Cinsiyet, bireyin vücudundaki anatomik ve fizyolojik farklılıkları ifade ederken; toplumda cinsiyet kavramı başka bir deyişle toplumsal cinsiyet, toplumun bireye sunduğu roller sistemi dahilinde anlam kazanan kadınlık ve erkeklik oluşunu ifade eden iki terimdir. Yani cinsiyet kavramı doğuştan gelen bir özelliğimiz iken toplumda bize atfedilen roller gereği öğrendiğimiz ikinci bir cinsiyetimiz de toplumsal cinsiyet rollerimizdir.

Bireylerin toplumsallaşma süreci çok erken bir döneme tekabül eder. Birey çok küçük yaşlarda toplumda cinsiyet rollerini öğrenmektedir. Yani çocuklar çeşitli toplumsallaşma araçlar ile kurdukları temas yoluyla kendi cinsiyetlerine uygunluk içinde olduğunu gördükleri toplumsal kuralları ve beklentileri kültürel bir alanda içselleştirirler. Bu nedenle toplumda cinsiyet rolleri biyolojik ya da içgüdüsel değil büyük oranda öğrenmeyle gerçekleşir. Çok küçük yaşlarda öğrenilen bu roller bireylerin bütün hayatı içerisinde çok önemli bir konumdadır. Aile; toplumsallaşma sürecinin başladığı ilk yerdir. Bu yüzden insanın ailede öğrendiği roller, toplumda sergilediği rollerle paralellik gösterir. Aynı evde yetişen erkek ve kız çocukları ebeveynlerinden öğrendikleri rollerle hayatlarını sürdürürler. Örneğin anne, kız çocuğuna odasını toplaması gerektiğini öğretirken aynı işlemi erkek çocuğuna da yapması gerekir. Eğer böyle olmaz ise kız ve erkek çocuğun evde üstlendiği roller eşitlikten uzak olur. Bunun yansıması toplumda çocuğun üstlendiği rollere yansır. Erkek kendi cinsiyetini diğer cinsiyetten üstün görür ve suç işlemeye daha meyilli olur. Ebeveynler tarafından öğretilen yanlış rol bugün gerçekleşen birçok cinayetin, suçun ve sapmanın bir nedeni olarak görülüyor.

İş Bölümü ve Mesleklerdeki Roller


İş bölümü; bir bölüm içindeki rollerin ve sorumlulukların paylaşılmasını ifade etmektedir. Kadınların zaman geçtikçe iş hayatına atılımları fazlalaştıkça, iş bölümünün hala geleneksel yapıda olduğunu görmekteyiz. Kadın hem iş hayatında varlığını sürdürmeye çalışırken hem de ev içi iş bölümünde büyük bir payı taşıyor. Bu da eşitsiz bir iş bölümünü yansıtıyor. Çünkü geleneksel aile yapısı ev içi iş bölümünde günümüzdeki etkinliğini yitirmemiştir. Yani burada kadının evdeki rolü, iş hayatından dolayı ve değişmeye uğramamıştır. Çocuğa bakmak, temizlik yapmak, yemek yapmak gibi bütün roller toplumda geçmişten günümüze kadının üstlendiği rollerdir. Bu anlamda değişim ve dönüşüm çok az olmuştur. Diğer yandan ise erkeğin ne olursa olsun çalışıp para kazanması ve evine bakması da toplumda erkeğin üstlendiği roldür. Burada da erkek tarafından eşitsizlik görülüyor. Bir evi sadece erkek geçindirebilir, maddi anlamda bir evi sadece erkek doyurabilir gibi roller ise toplumda erkeğe atfedilmiştir. Örneğin erkek evde temizlik yapıp çocuğa bakamaz ya da tam tersi kadın eve para getiremez gibi ön yargılar günümüzde oldukça mevcuttur. Bu rol ve sorumluluklar ataerkil toplum yapısına aittir. Toplum iki cinsten oluşmaktadır. Ama bu iki cinste varlıklarını sürdürmek için birbirlerine bağlıyken, toplumda varoluş biçimleri ve rolleri bakımından farklılık gösteriyor. Bu farklılığı meslek seçiminde de oldukça belirgin bir biçimde görmekteyiz. Yine örnek verecek olursak; kadının yapacağı mesleklerle erkeğin yapacağı meslekler ayrılmış, bu da toplumda erkeğin ve kadının rollerini ayırmış hatta yine erkek üstün ve geniş yelpazede meslek seçim hakkı sunulmuştur. Kadın sadece ‘’hemşire, sekreter, kasiyer, temizlikçi’’ olarak tercih edilirken erkek ‘’doktor, mühendis, şoför, pilot,

polis’’ olarak öğretilmiş roller mesleklere de yansımıştır. Bu da mesleki roller anlamında iki cinste de bir ön yargıyı ve eşitsizliği gösteriyor. Son yüzyıllarda bazı kadın hareketleri sayesinde azalan bu ön yargı rollere yansımıştır tabii ki. Erkek hemşirler artmakta, kadın mühendisler de çoğalmaktadır. Yani iş bölümünde, ev içi iş bölümünde ve mesleklerde roller daha eşit ve toplumda atfedilen roller bakımından değişiyor ve değişim göstermeye de devam ediyor.

Sonuç olarak; bütün bunlara bakacak olursak biyolojik cinsiyet ve toplum tarafından öğrenilen roller hala ayrım teşkil etse bile geleneksel kabuller ve yaşam tarzı ile bir değişim içine girmiştir.Toplumun derinliklerinden gelen bu roller değişmesi için her şeyden önce bireylerin düşünce sistemindeki cinslere ilişkin algı dünyası ve ön yargıların kaldırılması gerekmektedir. Bunların yanında toplum yapısı ve eğitim seviyesinin de yükselip değişmesi gerekiyor.Çünkü ancak bunlar değişirse toplumda var olan bütün olumsuzluklar silinmeye ve daha yaşanabilir bir hâl almaya, sadece cinsiyetinden dolayı kadının gördüğü şiddet ve baskı son bulabilir. Mutlu kadınlar, mutlu bir toplumu doğurur.

287 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page