top of page
  • yasemintitiz24

ŞİMDİ VE BURADA; TÜRKÜLERİMİZ

Geçmişten günümüze…Yılların birikimini bir bedende toplayıp uzun süre sessiz dimağlarda harmanlanıp bekletilmiş hikayeler. Tüm o özlemler, naif ayrılıklar ve delicesine sevmeler. Hepsi tek bir noktada toplanıyor aslında. Yüce bir duygu, sevgi. Çokluğu zarar, azlığı ziyan olan. Bu ziyanı kendi kelimeleriyle bize aktaran türkücüler, yıllardır belki de büyük kopmalarımızda tüm zerafetleriyle yanımızdaydılar. Tüm pop şarkıların aksine büyük bir sessizlikle dikkatleri üstlerine çekebiliyorlar ve kendilerini hatırlatıyorlar. Onları dinlerken kendimize yeni bir dünya yaratıyor, bulutların üstüne oturup hayatımızda ki trafik lambalarını kontrol ediyoruz. Kibire kırmızı ışık yakarken; özleme sarıyı yakmamız gerekiyor bazen. Ama hayallerimiz için yeşil ışık hep yanmaya hazır vaziyette bizi bekliyor. Bugün sanatçılarımızın kulaklarımızdan kalplerimize gitmeyi yol bulmuş bazı türkülerin geçmişini konuşacağız.

Cahildim Dünyanın Rengine Kandım!

Düşünün ki ilk bağlamanızı anneniz çamaşır telleriyle yapıyor. Sahnede ceketinizi çıkarmak için seyirciden izin istiyor ve kendiniz ayrı söylüyor sazınızı ayrı dillendiriyorsunuz. Neşet Ertaş’ın dillerden düşmeyen bir şarkısı ile başlıyoruz. Çok derin bir hikayesi var:

Çalıştığı gazino sahibinin kızı olan Leyla hakkında Neşet Ertaş ve babası Muharrem Ertaş’ın birbirlerine yazdıkları türkülerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Önce babası: ’Aslı bozuk alma dedim sana’ adıyla yazıyor. Ertaş, ’ Analar insandır biz insanoğlu‘ diyerek cevap verir. Babasının isteksizliğine rağmen evlenen Ertaş’a babasının tepkisi ’Küsmedim Neşedim kahrettim sana’ türküsü ile olur. Yedi yılın ardından Leyla ile boşanan Ertaş yine de Leylasına toz konduramaz ve suçun kendisinde olduğunu belirten bir türkü yazar. İşte tüm bunların ardından Cahildim Dünyanın Rengine Kandım türküsü ortaya çıkar.

MÄ°HRÄ°BAN

Sarı saçlara deli gönüller bağlanan ve çözülemeyen naif bir aşk şarkısı yine. Sonradan öğreniyoruz ki, bahsedilen kızın ne adı Mihriban ne de saçları sarı. Tanınması sevdiğini zor duruma sokmasın diye belki de. Bir röportajında Abdurrahim Karakoç iletişim şeklini şöyle açıklamıştır; O bana mektup yazardı, ben de onun bulunduğu bölgedeki gazetelere şiirimi gönderirdim. Karşı tarafta şiirleri takip ederdi. Böyle temiz bir sevda. Türkü hakkında yazılmış onlarca hikaye var. Fakat Karakoç’un yeğeni yaptığı bir açıklamada hiçbirinin gerçeği tam anlamıyla yansıtmadığını , aşkın tarafları tarafından gizlenmek istenen bu olayı kendisinin anlatmasının uygun olmadığını belirtir. Yine Karakoç ile yapılan bir röportajda soruya verdiği naif cevabıyla bizleri bir kez daha düşündürüyor.

“Bir gün mihribanı göreceğinize inanıyor musunuz?

‘’Bilmiyorum,görmek de istemiyorum. Değişmiştir şimdi. Ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. Niye görelim? Öyle kalsın ya. İnsanların gönülde kalması gözde kalmasından daha iyidir.’’

Sarı Gelin

‘’Erzurumda bir kuş var leylim.. Kanadında gümüş var. Ve elbet bunda bir iş var.’’

Yine bir aşk ve yine bir kavuşamama hikayesi üzerine kurulmuş destansı bir türkü. Ne zaman yazıldığı ve kim tarafından yazıldığı da hala şaibeli. Emin olunan tek şey ise insanların yüzyıllardır ortak bir kaderin acısını yaşamış olmaları. Şöyle geriye dönüp baktığımızda seven kalpler karşılaştıklara engellere bazen teslim olup yeni bir hikaye için yollarını değiştirmişler, bazen de engellerin üstünden atlamayı tercih etmişler. İpin üstünden atlayanlar da dolmuş ,o ipi boynuna dolayanlarda. Bir bey kızına aşık olan Erzurum genci gibi. Sevdiğinin elini avucuna umut, gökyüzünü harita olarak kendine yoldaş seçip kaçmışlar. Tabii, kaçırılan bey kızı sonuçta yakalanıp öldürülmüş Erzurum genci. Yıllar sonra bile içimiz titreyerek dinlediğimizi düşünürsek , yaşayarak yazan insanlara büyük bir saygıyla anmak gerekir .

Drama Köprüsü

Debreli Hasan’ın hikayesine göz atalım şimdi de. Kendisine askerlikte yapılan bir haksızlık sebebiyle askerden kaçarak dağlarda yaşayan ve zenginden alıp fakire verme metoduyla adete bir Selaniğin Robin Hood’u olma görevini layığıyla yerine getirmeye çalışmıştır. Anlatılanlara göre topladığı parayla drama köprüsü yapmış ya da daha büyük ihtimalle yenilemiştir.Çok bilinen başka bir hikayesi ise evlenmek için tek hayvanını pazara satmaya götüren bir genci engelleyerek düğün parasını karşılamış olması ve daha nice gencin düğün masraflarını karşılamış olmasıdır. Çakırcalı Efe ile çağdaş oldukları hatta atıştıkları söylentisi de vardır. Eşkiya olarak anılsa da iyilik yapmış ve fakirleri kollamıştır. Etkileyici bulduğumuz dize sözlerini sizinle paylaşarak yazımızı sonlandırıyoruz. Mezar taşlarını Hasan, koyun mu sandın Adam öldürmeyi Hasan, oyun mu sandın? Drama mahpusunu Hasan, evin mi sandın?

Unutmayın ki dünya kocaman bir yazı tahtası.Mürekkebimiz ise yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız. Sizin için derlediğimiz türküler; https://open.spotify.com/playlist/5Pp2JwwiWRXRW4zcxERT7f?si=IFUWlbNKSmKlnHYDQ8vIgQ

42 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page